NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
87 - (1781) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو بن
الناقد وابن
أبي عمر
(واللفظ لابن
أبي شيبة)
قالوا: حدثنا
سفيان بن
عيينة عن ابن
أبي نجيح، عن
مجاهد، عن أبي
معمر، عن
عبدالله. قال:
دخل
النبي صلى
الله عليه
وسلم مكة.
وحول الكعبة
ثلاثمائة وستون
نصبا. فجعل
يطعنها بعود
كان بيده.
ويقول (جاء
الحق وزهق
الباطل. إن
الباطل كان
زهوقا [17 /الإسراء
/81]. جاء الحق وما
يبدئ الباطل
وما يعيد) [34 /سبأ
/49]. زاد ابن أبي
عمر: يوم
الفتح.
[ش
(نصبا) قيل هو
مفرد وجمعه
أنصاب. وقيل
جمع واحدها
نصاب. والمراد
حجارة لهم
يعبدونها
ويذبحون
عليها. قيل هي
الأصنام وقيل
غيرها. فإن
الأصنام صور
منقوشة،
والأنصاب
بخلافها.
(وزهق
الباطل) أي
زال وبطل.
وزهقت نفسه أي
خرجت من الأسف
على الشيء.
(وما
يبدئ الباطل
وما يعيد) قال
الإمام
الزمخشري رضي
الله عنه:
والحي إما أن
يبدئ فعلا أو
يعيده. فإذا
هلك لم يبق له
إبداء ولا إعادة.
فجعلوا قولهم:
لا يبدئ ولا يعيد،
مثلا في الهلاك.
ومنه قول عبيد:
أقفر من أهله
عبيد * فاليوم
لا يبدي ولا يعيد
والمعنى جاء
الحق وزهق
الباطل].
{87}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe ile Amru'n-Nâkıd ve ibnl Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız ibni Ebî
Şeybe'nindir. (Dedilerki): Bize Süfyân b. Uyeyne, ibnı Ebî Necîh'dan, o da
Mücâhid'den, o da Ebû Ma'mer'den, o da AbduIIah'dan naklen rivayet etti. Şöyle
demiş :
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) Mekke'ye, Kâ'be'nin etrafında üç yüz altmış put olduğu halde girdi.
Ve onlara elinde bulunan bir sopa ile dokunarak:
«Hak geldi; bâtıl muzmahil
oldu! Bâtıl zâten müzmahiI olagelmiştir! Hak geldi; bâtıl ne yoktan var eder;
ne de yok olanı iade!» diyordu.
ibni Ebî Ömer: «Fetih
günü» kaydını ziyâde etmiştir.
(1781) - وحدثناه
حسن بن علي
الحلواني
وعبد بن حميد.
كلاهما عن
عبدالرزاق.
أخبرنا
الثوري عن ابن
أبي نجيح،
بهذا
الإسناد، إلى
قوله: زهوقا.
ولم يذكر
الآية الأخرى.
وقال: (بدل
نصبا) صنما.
{…}
Bize bu hadîsi Hasan b.
Aliy EI-Hulvâni ile Abd b. Humeyd dahî ikisi birden Abdürrazzâk'dan rivayet
ettiler. (Demişki): Bize Sevrî, ibnü Ebî Necîh'dan naklen bu isııâdla
«zehûkân»'a kadar haber verdi. Diğer âyeti anmadı. Ve (hadîsteki) nusuben yerine sanemen dedi.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Kitâbü'l-Mezâlim», «Kitabü'I-Megâzî» ve <Kitâbü't-Tefsîr»de; Tirmizî ile
Nesâî dahî «Kitâbü't-Tefsîr» de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
ibni Ebî Ömer 'in
kaydından da anlaşıldığı vecihle bu hâdise Mekke'nin fethinde olmuştur. Mekke-i
Mükerreme hicretin sekizinci yılı ramazanında fethedilmişti.
Nusub kelimesi
bazılarına göre müfred olup cemi: Ensâb gelir. Bazıları cem'i olduğunu, müfredi
nisâb geldiğini söylemişlerdir. Bundan murâd: ibâdet için dikilen taşlardır.
Araplar bu taşları put ittihâz eder; onlara ibadette bulunur; üzerinde kurban
keserlermiş. Hattâ kurban kesile kesile taşların rengi kıpkırmızı olurmuş.
Hadîsin bir rivayetinde «Nusûb» yerine «Sanem» denilmiştir. Sanem put demektir.
Beyhakî'nin Hz.
Abdullah b. Ömer'den rivayet ettiği bir hadîste: «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) Mekke'ye girince orada 360 put buldu. Ve her puta sopa ile işaret
ederek: Hak geldi; bâtıl muzmahil oldu. Bâtıl zâten muzmahil olagelmiştir!
Buyurdu. işaret eder etmez her put sopası ile dokunmadan düşüyordu.»
denilmektedir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem}'in putlara dokunması, kendilerini müdâfaadan âciz olduklarını
göstermek, âciz olan bir şeyden ise asla ilâh olamayacağını anlatmak içindir.
imam Ahmed'in rivayet
ettiği Hz. Câbir hadîsinde de şöyle denilmiştir: «Kâ'be'de suretler vardı.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem} Ömer b. Hattâb'a bunları temizlemeyi
emretti. Ömer de bir bez ıslatarak onunla bu suretleri yok etti. Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem} girdiğinde Kâ'be'nin içinde bir şey yoktu.»
Taberî: «îbni Mes'ûd
hadîsinde bâtıl âletlerini ve yalnız ma'sıyete yarayan şeyleri kırmanın caiz
olduğuna delâlet vardır. Bunların şekilleri değişti mi parçalarından istifade
edilebilir.» diyor. îbni Battal de bu mânâda sözler söylemiştir. Ulemâ, oyundan
ve zikrullaha mâni' olmaktan başka bir işe yaramayan eşyanın o çirkin şekilden
eser kalmayacak surette değiştirilmesi îcâbettiğini söylemişlerdir. Çünkü Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem} putları kırmıştır. Fakat kırılarak çirkin şekli
giderildikten sonra kalan parçaların işe yarayacağında ve bunlardan istifade
edilebileceğinde şüphe yoktur.